ZEKAT

Zekat kelime anlamı itibari ile, nema (büyüme, artma) ve temizlenme anlamına gelir. Şer'an her iki anlamda da muteberdir.

         Zekat veren kişinin hem malı hem sevabı artar. Yine Zekat, hadislerde belirtildiği gibi insan nefsinin cimrilik kirinden temizlenmesi olarak da tanımlanır.

        Alimlerin "Zekat İslam'ın üçüncü rüknüdür" diye tarif etmişlerdir. Onun için, İslam dininde ilk akla gelen rükün iman, namaz ve zekattır. Kur'an-ı Kerim'de ne zaman " Namaz kılın!" denilse hemen arkasından "Zekatı verin!" diye emredilir.

        Mali bir ibadet olan zekat, ahiret yakası ile dünya yakası arasına atılmış, ikisini birleştiren köprü vazifesini görmektedir. Zengin ile fakir arasında muhabbet ve sevgi bağını kuran bir ibadettir.

            Kur'anda 133 ayetten fazla namazla beraber anılan ve verilmesi  emredilen zekat; fakirlerin, zenginler üzerindeki hakkıdır. Vermezlerse zorla alınması gerekir (Avamıl tarafından).

          Hz. Muaz (ra) anlatıyor: Resulullah sallallhu aleyhi ve sellem buyurdular ki: "Kim malının zekatını sevap umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekatı vermezse biz zekat ve malın yarısını alırız. Bu Rabbimizin kesin kararlarından biridir. Al-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur." ( Razin tahric etmiş. ( Ebu davud, Zekat 4(1575) Nesei, Zekat 4 (5,15,16)kut. sit.)

          Onun içindir ki Hz Ebu Bekir "Namaz ile Zekat arasında ayırım yapanlarla savaşırım" demiştir.

             Maalesef her ne hikmetse İslam dininin bu kadar önem verdiği Namaz ve Zekat konusu, %90 ının Müslüman olmasıyla iftihar ettiğimiz ülkemizin idari yapısında,  laiklik adı altında, Namaz ve Zekat göz ardı edilmiştir.

        Yüce Allah Tevbe suresi 34 ayet:

        Ey iman edenler! Hahamlardan ve rahiplerden birçoğu, insanların mallarını haksız yollarla yiyiyorlar ve Allah'ın yolundan alıkoyuyorlar. Altın ve gümüşü biriktirip gizleyerek onları Allah yolunda harcamayanları elem dolu bir azapla müjdele. (diy. meal)

       İnsanları sırası ile, önce Kelime-i şehadeti getirmeye, sonra Namaz kılmaya, ardından Zekat vermeye teşvik etmemiz gerekir.

       Yine üzülerek belirteyim ki ilmihal kitaplarında, Namaz konusu çok geniş anlatılmış. Günün her saatine farzların dışında sünnet namazları kılınması gerektiği yönünde bilgiler verilmişken, onun kadar önemli olan Zekatın nasıl verilmemesi gerektiği ayet ve hadise dayandırılmadan uzunca bahsedilmiştir.

      Tevbe suresi 35 ayet:

      O gün bunlar cehennem ateşinde kızdırılacak da onların alınları, böğürleri ve sırtları bunlarla dağlanacak ve, "İşte bu, kendiniz için biriktirip sakladığınız şeylerdir. Haydi tadın bakalım, biriktirip sakladıklarınızı!" denilecek. (diy. meal)

    Madem ki ölüm bir gerçek ve kurtuluşu yok o zaman hazırlıklı olmak lazım; maddi imkanı olanların yılda bir defa Üzerlerine farz olan zekatlarını vermeleri gerekir. Başka da çareleri yoktur. Ya burada Allah için verecekler, ya da vermedikleri ile ahirette cehennemde onunla azap göreceklerdir.

       Devletin görevi vatandaşını korumak, tehlike ve belalara karşı uyarmak, olası sıkıntılara karşıda tedbir almaktır. Zekat konusu, Camide cuma günü (mesai nedeni ile büyük çoğunluğun gitme şansları zaten yok) hutbesi ile anlatılacak basit bir olay değildir.

       En azından devletin Tv. sinde reytingi yüksek saatlerde Kur'an ve hadis eşiğinde Zekat ve önemi anlatılmalı, zenginler teşvik edilmelidir. Gerçi benimki bir hayal, çünkü yıllardır sağ dediğimiz siyasi iktidarlar, bunu yapmamış ve de yapamayacaklarıdır.

      Namaz ve Zekatı özendirici teşvik edici bir program yapmak siyasi bir getirisi olmadığından cazibesi de yoktur. Oya gelince dini istismar etmek, icraata gelince "Muktedir değiliz" edebiyatı maalesef hep pirim yapmıştır.

     Ecdadımız Osmanlı'nın yadigarı, Fatih sultan Mehmedin armağanı Ayasofya camisini bile ibadete açmamışlardır. Onlar da bu zeka, bizde bu basiretsizlik olduğu müddetçe de, daha çok oyalanılacak, onlar iktidar bizler mazlumları oynayacağız.

     Bakara suresi 177 ayet:

      İyilik, yüzünüzü doğu ve batı tarafına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allh'a ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa(ihtiyacından dolayı) isteyene, (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı doğru kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanda (direnip) sabredenlerin tutum va davranışlarıdır. İşte bunlar, Allah'a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. (dit. meal)

      DUA VE SELAMLARLA