BİREYDEN TOPLUMA

Dünya, bugün hem bireysel hem toplumsal hem ekonomik hem siyasi açıdan büyük bir buhranın, bir kaosun girdabındadır.

Tarihin hiçbir devresinde böylesine çok yönlü bir kaos yaşanmamıştır.

İkinci dünya savaşında yaşanan ve sonrasındaki ekonomik ve siyasi kaos bile bu denli çözümsüz değildi. Çünkü taraflar belli, tarafların taraftarları belliydi. İstekler belli, engeller belliydi.

Ya da 13. Yüzyıldaki Moğol istilası sonrasında Anadolu’da oluşan yönetimsel kaos da günümüzdeki kadar çözümsüz değildi. Çünkü sorun yönetimseldi ve beylikler arasındaydı.

Peki ya şimdi nasıl bir kaos var?

Ekonomi de döviz rekor üstüne rekor kırıyor. Sadece Türkiye’de değil her tarafta… Üstelik uzmanlar, sebebinin ne olduğunu bile tam olarak bilmiyorlar. İşte kaos dediğim bu. Çünkü kaynak belli değil.

Yönetimlerde dünyada bir kaos var. Trump sürpriz bir şekilde başa geldi. Bu olay bile başlı başına bir kaosun habercisi. Bunun yanında daha koltuğa oturmadan başkanlığı tartışmalı hale geldi. Rusya’nın hile yaptırdığı, siber saldırılarla Trump’ın başa getirildiği iddia edildi. Üstelik bu iddia sıradan bir insan tarafından değil, Amerika’nın en tepedeki adamından, başkan Obama’dan geldi.

Avrupa ülkelerinde yine bir kaos var. İngiltere ayrıldı, İtalya ayrılmak istiyor, Fransa OHAL’de, Almanya “bir tek keriz biz miyiz” havasında…

Orta Doğu’daki kaos zaten yüz yıllık bir kader maalesef… Oradaki kaos, körfez ülkelerinden Rusya’ya kadar bütün bir bölgeyi etkiliyor.

Sadece bunlar da değil…

Toplumsal olarak da kaos var… Avrupa’da yükselen aşırı sağ, kutupları sivrileştiriyor. Amerika’daki siyahilere karşı olan sert muamele, siyahileri birbirine yaklaştırıyor. Trump’ın başa gelmesi sert bir muhalefeti doğurdu. Mısır’daki darbe, Tunus’taki seküler yönetim, halkıyla barışık olmayan devletleri doğurdu. Eset’in inadı, çözümsüz bir iç savaşa neden oldu. Irak halkı zaten devletiyle hiç barışmadı.

Neyse çok uzatmak istemiyorum… dünyanın halini herkes görüyor…

Peki bu kaos kimin veya kimlerin meyvesidir?

Durup dururken mi insanlık bu hale geldi?

Öncelikle modern dünyayı da post-modern dünyayı da Müslümanlar kurmadı.

Bu kaos, Batılı güçlerin kurduğu veya onların meyvesi olan seküler anlayışın, kapitalist sistemin, emperyal hedeflerin ürünüdür.

Çünkü bu sistemlerde en çok ötelenen “birey” dir. Bu sistemlerde, birey sadece bir objedir. Birey nitelikleriyle, erdemiyle, faziletiyle değil, nicelikleriyle ölçülür. Bu sistemlere göre “birey” erdemli veya erdemli olmayanlar diye ayrılmaz. Yetenekli veya yeteneksiz diye ayrılır. Yani iyi mühendis kötü mühendis, iyi işçi kötü işçi gibi sadece üretime faydası olacak yönleriyle ele alınır ve bu kimlikleriyle öne çıkarlar. Bu anlayışın “çok üreten makine ile az üreten makine” anlayışından hiçbir farkı yoktur.

İşte onun için diyorum ki bütün bu kaosların ve çözümsüz problemlerin temelinde “birey” i eğitmekteki eksikliktir. Birey, bir üretim ve tüketim objesi haline gelmemelidir. Söz konusu sistemler, insana erdemi ve fazileti değil, menfaati hedef gösteriyor.  Menfaati hedef tutan bir insan da canavarlaşır ve hırçınlaşır. Bu küresel ve çok yönlü kaosun kalıcı çözümü ne siyasi ne askeri tedbirlerdir. Bunun çözümü bizzat bireyi eğitmektir. İnsan, bir tüketim ve üretim objesi olarak görüldükçe, küresel problemler sadece şekil değiştirir, kalıcı bir çözüme ulaşamaz. Tarihe bakın, kalıcı medeniyetler hep bireyi önceleyen medeniyetlerdir. Moğollar bir zamanlar dünyayı istila ettiler ama kalıcı bir medeniyet kuramadılar. Batılılar, Afrika’yı yıllardır sömürüyorlar ama orada kendilerine ait bir medeniyet kuramadılar. Amerika’da medeniyetin izi yok. Sadece modernlik var. Modernlik ayrı medeniyet ayrıdır.

Peki “birey” yetiştirmekteki kastım ne? Bunun cevabı da bir sonraki yazıda…

Yeniden birey merkezli bir medeniyet kurma dileğiyle…