Görüş Bildir

EKİCİ'DEN NOTLAR

M.Maruf Ekici
M.Maruf Ekici

DEMOKRASİ EN UYGUN YÖNETİM BİÇİMİ Mİ?

Modern dünyanın bize ezberlettiği “iyilik” lerden biri de demokrasidir.

Demokrasi batılı bir kavramdır ve Eski Yunan’a dayanır.

Gerçi Aristo bu yönetim biçimini eleştirmiş ve “ayak takımının yönetimi” diye tarif etmiştir.

Ama günümüzde pek rağbet gören bir sistemdir.

Bugün uygulanan demokrasinin kökeni, kavram olarak Eski Yunan’a dayansa da aslında pratikte 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra yayılmaya başlamıştır.

Aklınıza hemen Magna Carta gelmesin. 1215’teki Magna Carta sözleşmesi bugünkü demokrasi ve özgürlükçü anlayıştan son derece uzaktı. Bu sözleşmeyle kralın yetkileri azaltıldı ancak bu yetkiler halka değil derebeyler ve din adamlarına dağıtıldı. Serf denilen köylü sınıfı, yine toprakla beraber alınıp satılmaktaydı.

Yine 1789’daki Fransız İhtilali’nden sonra, sadece yetişkin erkekler ve belli bir seviyede vergi verebilenler seçme hakkına sahipti.

Amerika’da siyahilerin seçme hakkına sahip olmaları ancak 1960’lı yıllardadır.

Yani demokrasi sadece bizde değil, tarihin akışı içinde, tüm insanlıkta son derece yeni bir sistemdir.

Demokrasi yeni bir sistem olmasına rağmen hemen hemen bütün devletler, bir şekilde kendilerinin demokratik olduklarını iddia etmekteler. Böylece kendilerinin de “iyi” olduklarını söylemek istemekteler.

Peki bu sistemin açıkları yok mu?

Mutlak iyilik üzerine kurulmuş bir sistem mi?

Halkın yönetimde hak sahibi olması, bireysel özgürlükler, vatandaşlık hakları gibi yönleriyle elbette demokrasi güzel ve iyi bir sistemdir.

Ama insan beyninin ürünü olan her sistem gibi, demokrasi de çok büyük açıkları barındırır ve kesinlikle en iyi yönetim biçimi değildir.

Çünkü günümüzdeki demokraside seçimler, kifayetsiz ama yalaka insanları öne çıkarıyor.

Rekabet üzerine kurulduğu için, rakiplerini ezmek için her türlü iftira, şantaj, yalan ve ihanet normal sayılıyor.

Seçmene kendilerini beğendirmek için adaylar kendilerini olduğundan farklı göstermek zorunda kalıyorlar. Onun için de çift kişilikli insanlar oluyorlar. Hatta siyasi hayat ve özel hayat diye iki hayat tarzı ortaya çıkıyor. Böylece özel hayatlarındaki her türlü rezaletlerini meşru gösteriyorlar. Sanki iki denizin arasındaki mucizevi perde gibi, özel hayat ve siyasi hayat birbirinden ayrılıyormuş gibi gösteriyorlar.

Böyle kirli bir atmosfer olunca, yeterli ve kişilik sahibi insanlar siyasetten çekilip, çoğu yalaka ve dar kapasiteli insanlar öne çıkıyor.

Hem dar kapasiteli hem de makam ve yetki sahibi olunca da kibir tavan yapıyor.

Sonuç olarak da kalitesiz insanların yönettiği bir sistem meydana geliyor.

Tabi bunları söylerken siyasilerin yüzde sekseninden bahsediyorum. Geri kalan kısım iyi ve yeterli insanlar olabilirler. Zaten bütün yükü de onlar çekiyorlar.

Peki demokrasiden daha iyi bir yönetim şekli var mı?

Var tabi. Şeriat.

Bir daha söylüyorum: şeriat. Şeriat, demokrasiden kat be kat iyidir ve bu iddia ispatlanabilir bir iddiadır.

Kimse söylemediği için, dindar entellektüellerin bile ürkerek kullandığı için, her kullanımdan sonra da bir izah cümlesini getirdikleri için bir daha söylüyorum: şeriat. Şeriat  demokrasiden çok daha üstündür.

Çünkü şeriat, şurayı emreder. Ancak atılmışların şurası mı yoksa seçilmişlerin şurası mı diye bir kısıtlama koymaz. Bazen atanmışlar, seçilmişlerden daha iyi iş görebilirler çünkü. Önemli olan tek bir insanın ağzından çıkan sözün kanun olmaması ve herkesin vatandaşlık hakkı, ve bireysel özgürlük gibi haklara sahip olmasıdır.

Şeriat, bir insanın yeterliliğini, sadece geçmişteki nicel başarılarına göre değil, aynı zamanda kişisel niteliklerini de göz önünde bulundurarak tespit eder. Şahitlik için bile birçok kişisel özellikleri şart koşar.

Beşeri sistemlerde ise sadece nicel başarılar, diplomalar ve sertifikalar konuşur.

Bu durum da kişilik açısından fakir, menfaatçi ve şöhret sahibi olmak için her türlü gayr-ı meşru yolu meşru gören yönetici sınıfını doğurur.

Çünkü kişilikten mahrumiyet, bu sitemde cezalandırılmamakla kalmıyor hatta ödüllendiriliyor.

Ama şeriat sisteminde, bir insanın hayatı, özel hayat ve iş hayatı diye birbirinden ayrılmaz. Özel hayatı kirli olan itibar görmez. Bir defa yalan söylediği, iftira attığı ispatlanan kişi bedelini öder. Şeriat, kişiyi bir bütün olarak görür. Kişiyi, aile hayatı, iş hayatı,  siyasi hayatı ile beraber değerlendirir.

Yani şeriatta bir insan ahbap çavuş ilişkisiyle veya nicel başarılarla yönetici olamaz. Bir ömür boyu düzgün bir hayat yaşadıysa itibar görüp yönetici olabilir.

 


Bu Makale 473 kere okunmuştur.

Yorumlar