Türk siyasi tarihi, adeta bir ölü partiler mezarlığına
dönüşmüş durumda.
Bunların bir kısmı darbelerle kapatılmış, bir kısmı
irtica veya teröre destek gerekçeleriyle kapatılmış, bir kısmı da oy
verilmeyerek, bizzat halk tarafından kapatılmış.
Kapatılanların yerine hemen yenisi açılmış tabi.
Bir kısmı yeni bir söylem ve taze bir hareket başlatarak
açılmış. Demokrat Parti, Milli Nizam, Anavatan, AK Parti gibi…
Bir kısmı eskinin devamı gibi görünmüş. Demokrat
Parti-Adalet Partisi gibi…
Bir kısmının çizgisi hiç değişmemiş. Değişen sadece
isimler... Milli Nizam-Milli Selamet-Refah-Fazilet ve sonunda Saadet Partileri
gibi…
Bir de küskünlerin kurduğu partiler var. Partisiyle
anlaşamayan veya genel başkanlık için hırs gösteren, çevresine topladığı üç beş
kişiyle parti kuruyordu. Bazen iyi oy da alıyorlardı. Ama çoğu zaman liderinin katili
olan partilerdi bunlar. Parti bittiği gibi liderini de itibarsızlaştırıyordu.
Abdülatif Şener ve Türkiye Partisi gibi… İdris Naim Şahin ve … sahi partisinin
adı neydi Milad Partisi’ydi galiba…
Şimdi bu küskünlerden biri daha parti kuracak: Meral Akşener
Akşener, yaz boyu yeni parti için çalışacak. İttifak
arayışlarına girecek. İşler rast giderse Eylül veya Ekim gibi de resmen parti
kuracak. Hayırlı olsun diyelim. Ama ölü partiler listesine yeni bir parti daha
eklenecek gibi…
Çünkü her şeyden önce 16 Nisan referandumuyla artık küçük
partilerin hayat hakkı kalmadı. Büyük olmak zorundasınız. İktidar olmak için
yüzde 50+1 oranında oy almak zorundasınız. Türkiye Amerika ve Avrupa’da olduğu
gibi iki veya üç partili bir siyasi yapıya doğru gidiyor. Böyle bir ortamda,
büyük kitlelere hitap edemeyeceği belli olan partiler kurmak çok akıllıca
değil.
Bundan sonra yeni partiler kurulabilir elbette… Ama güçlü
bir kadroyla, geniş bir yelpazeye açılabilecek potansiyel varsa böyle bir
maceraya atılmak doğru olur.
Peki Meral Akşener’de böyle bir potansiyel var mı?
Güçlü liderlik deseniz pek görünmüyor. Çünkü bir
hikâyesi, bir kahramanlığı bir dava uğruna feda edilmiş bir hayatı yok. İnsanı
çeken, hayran bırakan bir tarafı yok.
Bir defa MHP’ye sonradan katılan biri…
Önce DYP Kadın Kolları Başkanı, kısa bir süre sonra DYP
Genel Başkan Yardımcısı ve hemen sonra da Refah-yol hükümetinde İçişleri Bakanı
oldu. Daha sonra MHP’ye geçti. Dolayısıyla MHP gibi bir dava ve ülkü
partisinde, dava için adanmış bir hayatı yok. MHP tabanında tek avantajı var. O
da Bahçeli’nin aksine Recep Tayyip Erdoğan’a karşı bir duruş sergilemesidir. 16
Nisan Referandumunda görüldü ki MHP tabanı, AK Parti-MHP ittifakına destek
vermedi. Hatta bu ittifak Bahçeli’nin liderliğini sorgulatır hale getirdi.
MHP tabanında
Bahçeli’nin liderliğinden rahatsız olanlar bir çıkış yolu olarak Akşener’e
destek verebilirler.
Ama unutulmamalıdır ki bu destek Akşener sevgisinden
değil, Bahçeli nefretinden kaynaklı yani nefretten beslenen bir destektir.
Dolayısıyla MHP tabanı için Akşener’in ömrü daha iyisini
buluncaya kadardır.
Peki MHP dışında Akşener’e kim destek verebilir?
Mesela AK Parti seçmeni için düşünürsek, AK Parti’de
olmayıp da Akşener’de olan ne var?
Daha iyi bir ekonomi programına, terörle daha iyi bir
mücadele stratejisine, dış politikada daha iyi bir vizyona mı sahip?
Bunlarla ilgili henüz bir açıklama yapmadı ama o
potansiyeli görmüyorum. Çünkü öyle bir kadrosu yok.
CHP için de aynı soru geçerli. CHP’de olmayıp da
Akşener’de olan ne var?
Daha Atatürkçü, daha laik mi? Olabilir. Ama bunların da
aşırısı Türkiye’de oy kazandırmıyor artık.
Sonuç olarak Akşener’in yerinde olsam böyle bir maceraya
hiç girmem. MHP içinde kalıp genel başkan olsaydı belki şansı yaver giderdi.
Ama yeni bir parti ile başarılı bir siyaset yapması zor gözüküyor
Bu Makale 438 kere okunmuştur.