Görüş Bildir

EKİCİ'DEN NOTLAR

M.Maruf Ekici
M.Maruf Ekici

Türkiye ve Güç Dengeleri

Farkında mısınız dünya yeniden formatlanıyor.

18. Yüzyılda temelleri atılan ve İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da inşa edilen mevcut düzen, artık eskimişe benziyor.

Bunun en görünür tarafı, çok hızlı değişen uluslararası dengelerin yanında devletlerin sivri taraflarının ovalleşmeye başlamasıdır. Bu, eski düzenden rahatsızlığın veya eski düzenin yetersizliğinin göstergesidir.

Eski düzen yeni dünyaya dar gelmeye başladı. 

Bu rahatsızlık, sosyal ve kültürel açıdan zaten başından beri belirgindi.

Evet başından beri Müslüman ülkeler, yozlaşmış olsalar da Batı kökenli kültür emperyalizmine hiç teslim olmadılar. Hatta bu kültür emperyalizmi, radikal fikirlerin ve oluşumların doğmasına sebep oldu.

Siyasi açıdan baktığımızda ise, bazı tabuların yıkıldığını görüyoruz. Mesela Keşmir sorunundan dolayı asla bir araya gelemeyecek olan Hindistan ve Pakistan Şanghay örgütü çatısı altında şimdilik gözlemci olarak bulunabilmektedir.

İran, yıllarca “büyük şeytan” dediği ABD ile ticari anlaşmalar yapmaya başladı. Bir zamanlar nükleer savaşın eşiğine gelmiş olan Küba ve ABD, Castro eleştirmiş olsa da dost görüntüler vermeye başladılar.

Daha neler neler…

Yani dengeler ve paradigmalar değişiyor.

İşte tam burada kendimizi sorgulamalıyız. Yeni düzende yerimiz neresi? Bu yeni senaryoda baş rollerde mi yardımcı rollerde mi olacağız? Yoksa sadece bir figüran mı? Bu da ödeyeceğimiz bedele bağlı.

Suriye’de ne işimiz var? Irak’a niçin müdahale ediyoruz?

Amerika ile neden aramızı bozuyoruz? tarzı sorularla Türkiye’yi mahallenin süt çocuğuna dönüştürürsek korkarım ki figüranlık yapacak bir mevcudiyetimiz de kalmaz. Bereket versin ki bu soruların sahipleri ülkeyi yönetmiyorlar. Bu millet onları muhalefete mahkum etmiş.

Neyse aslında bunları anlatmamın sebebi değişen dünyada Türkiye’nin de değişmesi gerektiğine dikkat çekmek istememdir. Bu topraklar 18. asırdan beri yönünü Batı’ya dönmüştür.

Bu yönelişin temel sebebi askeri alanda Batı’dan faydalanmaktı.

Hatırlayalım 18. asırdan önce Batı’ya yöneliş, fetih ve İslam’ı yayma güdüsüyle yapılıyordu.

Egemen konumda bulunan Müslümanlardı.

Ama bu tarihten itibaren Osmanlılar geri olduklarını kabul etmiş ve Batı’nın askeri yeniliklerinden faydalanmak istemiştir. Daha sonra bu iş, dönemin bazı paşaları ve münevverleri için bir batı hayranlığına ve hatta Batı karşısında ezikliğe kadar gitmiştir.

Bu eziklik halen aynı zihniyet tarafından devam ettirilmektedir. 53 yıldır Avrupa kapısında bekleyen Türkiye, Şanghay Örgütü’nden bahsedince felaket tellallığını yapan “zavallılar” var.

Bir zamanlar Sovyetler Birliği’nin etkisinde bulunan ve Avrupa’ya karşı olan ülkeler bile Avrupa Birliği’ne alındı. Bize hala elinde evraklarla doktor kapısında bekleyen hasta bir insan muamelesi yapıyorlar. Haddizatında Türkiye’nin Şanghay Örgütü’ne göz kırpması bile, tarihin akışı içinde sıradan sayılamayacak bir olaydır.

Asırlardır batılı olmaya çalışan bu milletin, yüzünü doğuya çevirmesi bir dönüm noktası olabilir.

Bu olay sadece Türkiye ile de sınırlı kalmaz. Etkisi tüm Orta Doğu halklarına yayılabilir. Körfez ülkelerinin muazzam sermayesi yön değiştirebilir.

Körfez ülkelerinin ağabeyi konumunda bulunan Suudi Arabistan’ın, ABD kongresinin 11 Eylül kararından dolayı arası zaten açık. Güven duyacağı bir birlik yönünü kendine çevirebilir.

Ancak İran’ın da bu birlikte gözlemci olması Suudilere itici gelebilir.

Velhasıl bunları şimdiden konuşmak için çok erken olabilir.

Ama gerçek olan şu ki Şanghay Örgütü, Türkiye’ye çok sıcak bakıyor. Türkiye’nin hemen bu örgütün Enerji Kulübü başkanı olması bunun en açık göstergesidir.

Enerji deyip geçmeyin.

Bu örgütün en önemli gücü enerjidedir.

Çin haricinde diğer üye ülkelerin üretim kapasitesi sınırlı. Enerji bakımından dışa bağımlı bir ülke olan Türkiye’nin, bu önemli gücün başına getirilmesi önemli bir olaydır.

Yani Türkiye yeni bir güç konumuna doğru ilerliyor. Peşinden tüm mazlum halkları sürükleyerek…

"Tasalanma yiğidim zaman bizden yanadır."         
Bu Makale 948 kere okunmuştur.