ÖĞRETMENLER …

 Bir ülkenin Öğretmenleri o ülkedeki eğitimin temel taşlarındandır. Yeryüzünde geçmiş, günümüz ve gelecekte yaratılanlar arasında en büyük öğretmen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. Yüce peygamberimiz “Ben ancak bir öğretmen olarak gönderildim” buyurmuştur. Bu açıdan bakılırsa bütün öğretmenler, Allah’ın ölçülerine göre iyi ve güzel olanı öğrettikleri müddetçe Peygamber’imizin meslektaşlarıdır. Bütün öğretmenlerimiz O’nu (a.s.m) tanıma ve tanıtma gayreti içine girmelidir ki diplomalı cahiller, diplomalı katiller, diplomalı eşkiyalar, diplomalı hırsızlar, sahtekâr iş adamları, sahtekâr siyasetçiler, sahtekâr sanatçılar… çıkmasın ve kimsenin canı yanmasın.

 ***

Bütün öğretmenler üzerinde meyve olan ağaca benzer. Çünkü, onların dallarında onların bilim, şefkat, merhamet… meyveleri vardır. Bu güzel, olgun ve dolgun meyveler onların kavak gibi dimdik durmasına kibir ve gurura saplanmasına, ken¬disini büyük, başkalarını küçük görmesine kesinlikle izin vermez.

 ***

Şunu da itiraf edeyim ki:  Sokaklarda küfürbaz çocuklara ve gençliğe rastlıyorsak, şaşırmamalıyız. Çünkü onlar öğretmenler tarafından yetiştirilen öğrencilerdir. Buna karşın, sokaklarda saygılı çocuklara ve yardımsever gençlere rastlıyorsak yine şaşırmamalıyız. Çünkü, onlar da öğretmenler tarafından yetiştirilen talebelerdir. Bu yüzden, iyi bir nesil ve gelecek, ancak iyi öğretmenler ile kazanılabilir.

***

Yeryüzüne elçi olarak gönderilen insan,  bebek iken gözlerini açar açmaz çevresindekileri algılamaya ve hissetme çabası içine girer. Zaman ilerledikçe yemeği, içmeyi, emeklemeyi, düşmeyi, kalkmayı, yürümeyi, koşmayı ve konuşmayı öğrenir. Çevresinde olup bitenleri duygu ve zekası ile daha güçlü bir şekilde algılamaya çalışır. Ama yine de çevresinde olup bitenleri anlama ve kavrama bakımından yardıma ihtiyaç duyar.

***

Annemiz, babamız, ablamız, ağabeyimiz, ninemiz, dedemiz ve bazen de akrabalarım yaşantımızın ilk zamanlarında en büyük yardımcılarımızdır. Elbette bir çocuk dünyaya geldikten sonra ailesi tarafından terk edilmişse ne tür zorluklarla karşılaştığı aklıma geldiğinde ne kadar üzüldüğümü tarif etmekte zorluk çektiğimi ifade etmek isterim…

***

Bebeklikten çocukluğa doğru adım atan çocuklar zaman içinde daha fazla öğrenme ve bilgilenme sürecine girer. Bu yüzden, bu yıllarda çocuklara aile içi eğitim ve öğretim yetmeyeceğinden dolayı yetersiz kalır. Çocuğun bu döneminde muhtaç olduğu bilgileri, ancak okulda öğretmen kılavuzluğunda sistemli bir eğitimle olacağı ve yönlendirileceği net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Çocuk bu yüzden okula gönderilir. Okulun ve öğretmenin devreye girmesiyle ailenin de bu konuda sorunu çözülür. Bu vesile ile çocuk yeni bilgiler elde eder ve yeni arkadaşlar ve alışkanlıklar kazanır. Her ülkede olduğu gibi, ülkemizde de geçmişin çocuklarının bir kısmı bugün önemli görevler üstleniyor, yönetiyor veya eğitmenlik yapıyorsa, günümüzün çocukları da geleceğimiz olan ve en az  göz bebeklerimiz kadar değerli olduklarını, onları hayırlı evlat olarak yetiştirmek  için büyük çabalar içinde bulunmamız gerektiğini unutmamalıyız.

***

Çocukluğumdan itibaren çok zor koşullarda çok kıymetli öğretmenlerden ders aldım ve bunların hepsinin emekleri üzerimde olduğunu biliyor, unutamıyor ve saygıyla anıyorum. Çocuklukta bana sevgi ve şefkatini esirgemeyen köy imamından aldığım Elif-Ba ve daha sonra ratmetli annemden öğrendiğim Kur’an-i Kerim genlerime adeta yaşantımın şifresi olarak kodlanmış durumda. Kur’an-i Kerim’in anlamadan okuyorsam da, O’nu okuduğumda yaşadığım huzuru tarif etmeye kelimeler yetmiyor. Zaten Allah’ın ilk emri İKRA yani OKU talimatı değil midir? O’nu okuyanın maddi ve manevi huzur bulabileceğine bütün içtenliğimle inanıyorum.

***

Daha sonra aklıma İlkokul’dan Üniversiteye kadar pekçok öğretmenden ders aldım. Kimini saygı ile hatırlarken kimini ise ibretlik öğretmenler diye anıyor ve yaptıklarından dersler çıkarmaya çalışıyorum.

Örneğin, Bitlis’li Ali Gültekin, Bismil’li Osman Gülsever, Mardin’li Ömer Faruk Hamidi, Yozgat’lı Prof. Dr Fikret Akınerdem, Konya’lı, Prof. Dr. Ali Topal, Prof. Dr. Bayram Sade, Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu, Adanalı Prof. Dr. Ayzin Küden ve değerli eşi, Prof. Dr. Sinan Eti ve ismini saymadığım onlarca öğretmen… Bunların emekleri benim üzerinde olduğunu unutmam ve onları saygı ile anmamam mümkün değil…

Ama ismini hatırlamak istemediğim bazı öğretmenler ve özellikle üniversiteden hocalar de vardır. Anlaşılması zor bir duygu içine girmişlerdi bunlar… Öğrencileri yıllarca derslerden geçirmemek için takıntısı olan, ayrımcılık yapan, şahsi çıkarları ön plana alarak öğrencileri buna göre kategorize eden, yalaka öğrencileri daha fazla seven… öğretmenlerin kul hakkına riayet etmemeleri feci bir durum…  Bunlar da aklımda kötü örnek teşkil edebilecek öğretmenler olarak kalmış. Allah onları da ıslah etsin… Değerli okuyucularım bu cümleleri okuduklarında pek çoğunun benim gibi düşüneceğini ve benzer duygular içerisine gireceğine inanıyorum…

***

Şunu da asla unutmamamız gerekir ki bir ulusun çağdaş ülkeler düzeyine erişebilmesi ve hatta o ülkelere liderlik edebilmesinin yanı sıra gelişmekte ve geri kalmış ülkelere de faydalı olabilmesi için yetiştireceği insan kaynaklarının eğitim ve öğretimin kaliteli ve bilimsel yöntemlerle yürütülmesi ile mümkündür.

***

Bir ülke eğitim sorunlarını çözmüzse veya bu sorunu çözmek için çaba harcıyorsa ve bu yüzden ülke gelirinin önemli bir payını eğitim harcamalarına ayırıyorsa; kültür, sanat, bilim, teknoloji, sosyo-ekonomik alanlarında da ilerlemiş veya ilerlemeye doğru adımlar atmış demektir. Şunu da bilmeliyiz ki eğitime gereken önemi vermeyen  milletler, başka milletlerin kölesi olmaya mahkumdur. Bu yüzden, bir ülkenin kalkınmasının temel koşulu sağlıklı ve planlı bir eğitim ve öğretim programına sahip olmasıdır.

***

Öğretmenler ile ilgili bazı sözleri yazmalıyım ki, bizlere emeği geçen öğretmenlerin hakkını kısmen de olsa ödemiş olabilelim.

1) Öğrencilerine okuma isteği aşılamayan bir öğretmen havada soğuk demir dövüyor demektir.

2) Çocuklarımızın yetişmesinde büyük rol oynayan ve  her türlü fedakârlığı gösteren siz öğretmenler borçluyuz.

3) Ögretmenler, altın kanatlı kelebeklerdir. Çiçeklerin arasından hiç yorulmadan, devamlı uçarlar ve çiçeklerine toz kondurmamaya çalışırlar.

4) Ögretmenler birer bahçıvan olup en güzel gülleri yetiştirmek isterler.

***

Son söz olarak 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle tüm öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun. Hiç bir zaman unutmayalım ki öğretmenlik en kutsal meslektir…