YAŞANTIMIZDA MİNERALLERİN ÖNEMİ
Günlük yaşantımızda milyonlarca insanın kullandığı kelimelerden biri de ‘mineraller’ kelimesidir. Bu yüzden, bu hafta mineraller konusuna değineceğim.
Bilimsel anlamda Mineraller denildiğinde, doğal şekilde oluşan, homojen, belirli
kimyasal bileşime sahip çoğunlukla
inorganik kristalleşmiş katı ve nadiren sıvı olan maddeler anlaşılmaktadır.
Bazı okuyucularımın Mineraller hakkında yapılan bu tanımlamayı tam olarak
anlamamalarına hak veriyorum. Bu yüzden, onlara diyorum ki, vücudumuzun yaşam
fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğumuz ve vücudumuz
tarafından üretilemeyip dışarıdan besinler yoluyla alınan maddelerden
bazılarına mineral diyebiliyoruz.
İnsan sağlığı açısından önemli olan birçok minerali
vücudumuzda barındırırız. Bunların eksikliğinde ise sağlık problemleri ile
karşı karşıya kalırız.
***
Şunu da ifade etmem gerekir ki, insanoğlu herhangi bir
çaba harcamadan vücut hücrelerimiz hangi minerale ne zaman, ne kadar ihtiyacı
olduğunu bilmekte ve bu konuda vazifelerini mükemmel bir şekilde yerine
getirmektedir. Bu mükemmel bilgileri bir hücre yığınının bildiğini,
planladığını ve insanlara yarayışlı hale getirebildiğini söylemek komik olup
gerçekle asla bağdaşmaz. Bu mucizevi işlemleri herhangi bir akla sahip olmayan
hücrelere yaptıran yaratıcımızdan başkası olamaz.
Mineraller, sağlıklı bir yaşam için her zaman gereklidir.
İnsan vücudunun pek çok hayati işlevinde mineraller, vitaminlerle birlikte
görev alır. Minerallerin en mühim vazifesi ise vitaminler ve diğer besinlerin
vücut tarafından etkili bir şekilde alınmasına kullanılmasına yardımcı
olmasıdır.
Her insanın mineral ihtiyacı farklı olabileceği gibi, bir
insanın farklı dönemlerde mineral ihtiyacı da farklılık gösterebilmektedir.
Örneğin, insan vücudunun mineral ihtiyacı miligram cinsinden çok düşük
değerlerde olmakla birlikte, gebelik döneminde, gelişme çağındaki çocuklarda,
sporcularda ve bunlar gibi çeşitli kişi ya da dönemlerde bu ihtiyaç
artabilmektedir.
***
Mineral
maddeler, ağırlığımızın yaklaşık %4’ ünü oluşturuyor. 80 kilogram ağırlığındaki
yetişkin bir insanın vücudunda yaklaşık 3,2 kg mineral maddenin olduğunu çok az
insanın bildiğine inanıyorum.
Ayrıca, vücudumuz çeşitli tat ve renkten meydana gelen
bir ‘’mineral deposu”nu andırdığını belirtmek isterim. Bu yüzden, yetersiz
mineral maddelerin alımı vücut fonksiyonların bozulmasına ve çeşitli sağlık
problemlerin yaşanmasına sebep olabilir.
Mesela; kansızlık, anemi ya da demir eksikliği olarak
adlandırılan ve ülkemizde oldukça yaygın olan bu rahatsızlığın temelinde
"Demir minerali eksikliği" yatmaktadır. Yani, yalnızca demir minerali
bile vücut tarafından yeterince alınmaması, pek çok şikayete yol açan
kansızlığa neden olabilmektedir.
***
Kalsiyum minerali olmasaydı, dişlerimiz sert bir elmaya
bile dayanamaz, parçalanırdı... Kandaki kalsiyum minerali miktarında bir azalma
olduğunda, bir başka kalsiyum deposu olan kemiklerden gerekli miktar temin
edilerek, kalsiyum eksikliği giderilmeye çalışılıyor.
Kükürt minerali olmasaydı, saçlarımız dirençli olmaz,
cildimiz ise canlılığını asla koruyamazdı...
Potasyum ve sodyum mineralleri olmasaydı, vücudumuzda
ozmotik denge dediğimiz yapı bozulacak ve hücrelerimizin elektriksel gücünü
kaybetmesi neticesinde sinir ve kas sistemlerimiz arasında iletişim
kurulamayarak hızlı yaşlanmaya dolayısıyla ölüme neden olacaktı... Mesela,
kandaki sodyum miktarı aşırı tuzlu beslenme sonucu yükseldiği zaman, derhal
böbrekler devreye giriyor ve bu sodyum fazlasını idrar yoluyla vücudumuzdan
temizliyor.
Çinko, kom, fosfor, magnezyum, manganez, flor ve bakır
gibi birçok madde bu mineral deposunda yer alıyor. Öyle ideal bir denge hâkim
ki, bu minerallerin eksikliği veya fazlalığı durumunda organizmadaki iç
mekanizmayla anında ayarlanıyor.
***
Ayrıca, Yararlı, Zararlı ve Nötr mineral grupların
bulunabildiğini bilmekte yarar vardır. Örnek vermek gerekirse; potasyum,
kalsiyum ve fosfor gibi sağlık açısından vazgeçilmez olan mineraller “Yararlı”,
cıva ve kurşun gibi mineraller “Zararlı”, nikel ve kobalt gibi mineraller de
“Nötr” olarak kabul ediliyor. Bunların içinde özellikle zararlı minerallere çok
dikkat edilmesi gerekir.
Sözlerimi, ‘’Sağlığımızı korumak için yeterli ve dengeli
beslenmeliyiz. Sağlıklı beslenme, sağlıklı çocukluk ve sağlıklı çocukluk ise
sağlıklı yetişkinlik demektir. Yeşillikleri yıkamadan yediğimizde, vücudumuz
parazit dediğimiz zararlılardan oluşan bir eve sahip olur.
Sebzeler vitamin ve mineral deposudur. Hayat ritminin
devamı için sağlıklı beslenelim. Şişmanlık pişmanlıktır. Sağlıklı kafa sağlıklı
vücutta bulunur.’’ cümleleriyle tamamlarken sağlıklı ve dengeli bir yaşam için
diğer besinler ile birlikte mineralleri yeterince sofralarımızda bulundurmaya
davet ediyorum…